11.SINIFLAR

TARIMDAN TİCARETE EKONOMİ

TARIMDAN TİCARETE EKONOMİ

 

 

İlk Çağ’dan itibaren topraklar, büyük toprak sahiplerinin, aristokratların, askerlerin ya da devletin elindeydi. köylü, kiracı ya da ortakçı olarak toprağı işlemekteydi.                                                                                  İlk Çağ’da köylüler, toprağa bağlı ve onun ayrılmaz bir parçası olarak görülüyordu; bu çağın sonuna kadar ya köle ya da yarı köle biçiminde farklı statüler taşıyordu.

 İnsanlığın yerleşik düzene geçmesi ve insan emeğine dayalı tarım topluluklarının gelişmesiyle kölelik ortaya çıkmıştır.

  Kölelerin yasal durumu, toplumdan topluma farklılık göstermiştir.                                                              Örneğin Hititlerde kölelerin kısıtlı da olsa mülkiyet hakları varken Mezopotamya’da köleler neredeyse tüm haklardan mahrum bırakılmıştır.                                                                                                     Mezopotamya’da esir ticareti de olup esirler,uzak ülkelerden tüccarlar tarafından getirilmiştir.

 Orta Çağ’da toplumun en geniş kesimini oluşturan çiftçi köylüler,aynı zamanda toplumun en düşük sosyal grubuna mensuptu.

Köylülerin çoğu soylu sınıfın malikânelerinde çalışarak ilkel bir yaşam sürüyordu. Malikânelerde yaşayan köylülerin statülerini gelenekler belirlerdi.

Serfler:Hiçbir hakkı olmayan toprağa bağlı, karın tokluğuna çalışan
ve hür köylü ile köle arasında bir sınıftır.                                                                                                                                     Serfler eşya gibi alınıp satılabilmekteydi.                                                                                               Senyörler, hem toprağın hem de serflerin sahibiydi. Çalışma şartları ve süreleri senyörce tayin

edilen serflerin çalıştığı topraktan ayrılması hâlinde senyör onu bulup geri getirme hakkına sahipti                                                                                                                                    Roma İmparatorluğu’nun son dönemlerinde köleliğin statüsü değişti. Romalılar; Anadolu, Balkanlar, Afrika ve Ortadoğu gibi pek çok bölgeyi kaybetmeye başlayınca bu bölgelerden

getirdikleri esir ve köle sayısı azaldı.                                                                                            Köylerden şehirlere yapılan göçler nedeniyle kırsal kesimden tahsil edilen vergiler de azaldı. Bu nedenle büyük çiftlik sahipleri, köleleri toprağa bağlı çiftçiler hâline dönüştürmek zorunda kaldı. Vergi gelirlerini garanti altına almak isteyen Romalı yöneticiler de çiftçileri bulundukları topraklara bağlayıcı tedbirler aldı. Bu yeni uygulama Orta Çağ boyunca geçerli oldu.

Roma İmparatorluğu’ndaki bu gelenek, tarımda köle işgücünün yanında serbest çalışan köylüleri de ortaya çıkardı.

Bu köylüler çalıştıkları toprağı terk edemez oldu ve toprağa bağımlı hâle geldi.

Artı Üründen Sosyal Sınıflara

Tarımla geçinen toplumlarda kuraklık, beraberinde kıtlığı getirdiği için önemli bir sorundu. Bu bölgelerde “artı ürün” üretmek ve bunları depolamak son derece önemliydi.

 Artı ürün, kurak bölgelerde hayati öneme sahipti. Çünkü bu bölgelerde artı ürüne sahip

olan yerleşim merkezleri avantajlı duruma geçti ve bu durum onlara güç kazandırdı.                             Örneğin Mezopotamya’nın kurak olması sulamalı tarımı zorunlu kılmıştı. Bu yüzden bölgede

sulama kanallarının yapılmasıyla üretim arttı ve ürün fazlası yani artı ürün ortaya çıktı. Böylece artı ürünü organize etmek için üretimin planlanması, ürünün depolanması ve korunması gerekli hale geldi.

Ayrıca artı ürün, diğer ihtiyaçların karşılanması için değiş tokuşu geliştirdi ve çiftçilik dışında yeni meslekler ortaya çıkardı.

Çiftçi, esnaf, tüccar, din adamı, savaşçı gibi yeni sınıflardan oluşan daha büyük topluluklar şehir toplumunun doğmasını sağladı.

Artı ürünlerin bir merkezde toplanması ve halka buradan dağıtılması toplumda tabakalaşmayı

ortaya çıkardı.                                                                                                                                                    Örneğin Mezopotamya’da tapınaklarda toplanan ürünlerin kaydını tutan din adamları, dağıtımı kontrol etmeye başladı. Böylece tapınak rahipleri toplumda üst tabakayı oluşturdu. Mısır’da ise artı ürün firavunların sarayında toplanırdı.

Sermaye ve üretim araçlarının toplanma yeri olan firavunun sarayı, aynı zamanda ürünün de toplandığı bir zenginlik merkezi hâline geldi

Mezopotamya’da topraklar özel mülkiyete aitti.                                                                             Mısır’da topraklar 1.firavunun toprakları 2. Tapınak toprakları 3.subayların emekleri karşılığında edindiği topraklar olarak 3’e ayrılIrdı.                                                                      Toprakları kullanan köylüler ise kiracı durumundaydı.

Sümerlerde toprak mülkiyeti; tapınaklara ait topraklar, kent yöneticilerine ait topraklar ve ortakçı usulü ile işletilen köylülere ait topraklar olmak üzere üçe ayrılmıştı.                                                   Hititlerde ise toprak küçük ve büyük tımar parçalarına ayrılmıştı.

İlk çağlardan itibaren devletler vergilendirmeye ihtiyaç duymuştur.

Özellikle savaş zamanlarında halktan vergi alınırdı.

Vergiler, genellikle emek yoluyla ödeme, ayni ödeme ve nakdî ödeme şekilleriyle tahsil edilmiştir.                                                                                                                                Mısır’da vergiler ve kiralar,firavun adına toplanır ve kamu binalarında çok sayıda insan çalıştırılırdı.Mısır’da köylüler de ortakçı olarak vergi vermekle yükümlüydü.

Sümerlerde ise hür vatandaşlar vergi ödemek zorundayken Urkagina, sosyal adaletsizliği önlemek için birçok vergiyi kaldırmıştı.

Roma’da tarımdan elde edilen fazla ürünün vergilendirilmesiyle oluşan kaynaklar;orduyu, bürokrasiyi ve şehirli nüfusu beslerdi.

XIII. yüzyıldan itibaren devletler, giderlerini karşılayamadığı için düzenli vergilendirme uygulamasına başladı.

Zamanla para ekonomisinin gelişmesi vergilerin alınmasını kolaylaştırmıştı.

İlk Çağ’da toplum; asiller, din adamları, hürler ve kölelerden oluşurdu.                                                Toprağa sahip olan soylular, güçlü statüler kazanarak sosyal, ekonomik, siyasi gücün belirleyicisi oldu.                                                                                                                                       Bu süreç monarşiyi ortaya çıkardı.

Tarihin bazı dönemlerinde monarşiler parçalansa da soylu sınıfa dayanan siyasal yönetimler

varlığını sürdürdü. Doğal olarak da ilk ekonomik organizasyonlar

soyluların ve monarşilerin gücüne göre şekillendi.

Batı ve Orta Avrupa ülkelerinde toprak sahibi olan senyörün;siyasi, ekonomik, hukuki ve askerî haklara sahip olduğu ve temeli toprak köleliğine dayanan toplum düzenine “feodalizm”

denmektedir.                                                                                                                       Feodalizmde askerî ve mali hâkimiyetin devlete ait olması gerekirken bu haklara senyörler sahip olmuştur.

Senyörler, kendisinin ve malikâne sınırları içerisinde bulunanların güvenliğini sağlamak zorundaydı. Köleler, serfler ve hür köylüler korunma ve adalet karşılığında senyörlere mal

ve hizmet üretmekle yükümlüydü.

.KÖLELEİK NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?

İnsanlığın yerleşik düzene geçmesi ve insan emeğine dayalı tarım topluluklarının gelişmesiyle kölelik ortaya çıkmıştır

2.SERF VE SENYÖR NE DEMEKTİR? TANIMLAYINIZ.

Serfler:Hiçbir hakkı olmayan toprağa bağlı, karın tokluğuna çalışan ve hür köylü ile köle arasında bir SINIFTIR..                                                                                                                                                               Senyörler, hem toprağın hem de serflerin sahibiydi. 

3.ROMA İMPARATORLUĞUNUN SON DÖNEMŞRNDE KÖLELERİN STATÜSÜNDE  MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİĞİN SEBEBİNİ VE STATÜDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİĞİ YAZINIZ.

Romalılar; Anadolu, Balkanlar, Afrika ve Ortadoğu gibi pek çok bölgeyi kaybetmeye başlayınca bu bölgelerden getirdikleri esir ve köle sayısı azaldı.                                                                                                                                               Köylerden şehirlere yapılan göçler nedeniyle kırsal kesimden tahsil edilen vergiler de azaldı. Bu nedenle büyük çiftlik sahipleri, köleleri toprağa bağlı çiftçiler hâline dönüştürmek zorunda kaldı

4.ARTI ÜRÜN(ÜRETİM FAZLASI) ELDE EDİLMESİNİN SONUÇLARI NELERDİR?

artı ürünü organize etmek için üretimin planlanması, ürünün depolanması ve korunması gerekli hale geldi.

Ayrıca artı ürün, diğer ihtiyaçların karşılanması için değiş tokuşu geliştirdi ve çiftçilik dışında yeni meslekler ortaya çıkardı.

Çiftçi, esnaf, tüccar, din adamı, savaşçı gibi yeni sınıflardan oluşan daha büyük topluluklar şehir toplumunun doğmasını sağladı.

Artı ürünlerin bir merkezde toplanması ve halka buradan dağıtılması toplumda tabakalaşmayı ortaya çıkardı.         

5.MISIRDA TOPRAKLAR KAÇ BÖLÜME AYRILIRDI? YAZINIZ.

Mısır’da topraklar 1.firavunun toprakları 2. Tapınak toprakları 3.subayların emekleri karşılığında edindiği topraklar olarak 3’e ayrılIrdı.

6.SÜMERLERDE TOPRAĞIN MÜLKİYETİ KİME AİTTİ?SÜMERLERDEKİ TOPRAK BÖLÜMLERİNİ YAZINIZ.

ümerlerde toprak mülkiyeti; tapınaklara ait topraklar, kent yöneticilerine ait topraklar ve ortakçı usulü ile işletilen köylülere ait topraklar olmak üzere üçe ayrılmıştı.     

7.VERGİLER KAÇ ŞEKİLDE TOPLANIRDI? YAZINIZ.

Vergiler, genellikle emek yoluyla ödeme, ayni ödeme ve nakdî ödeme şekilleriyle tahsil edilmiştir.   

8.ROMADA TOPLANAN VERGİLER ÖNCELİKLE NERELERE HARCANIRDI?

orduyu, bürokrasiyi ve şehirli nüfusu beslerdi.

9.MONARŞİ YÖNETİMİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?

10.SENYÖR,KÖLE,SERF VE KÖYLÜLERİMN KARŞILIKLI GÖREVLERİ NELERDİR?

Senyörler, kendisinin ve malikâne sınırları içerisinde bulunanların güvenliğini sağlamak zorundaydı. Köleler, serfler ve hür köylüler korunma ve adalet karşılığında senyörlere mal

ve hizmet üretmekle yükümlüydü.