11.SINIFLAR

Avrupa Birliği

Avrupa Birliği

“…Her biri kendi bağımsız kültürüne sahip halklar arasında ortak bir kültür yaratmanın en etkili yolu dindir. (…) Avrupa’yı Avrupa yapan ortak Hristiyan geleneğinden ve bu ortak Hristiyanlığın beraberinde getirdiği ortak kültürel unsurlardan söz ediyorum.

• Soğuk Savaşın iki bloğuna da katılmayan ama gelişmiş ülkeler için Üçüncü Dünya” deyimi kullanılmıştr.

Dubois (Piyer Dübua) adlı Fransız hukukçunun “Kutsal Toprakların Kurtarılışı” adlı eserinde (1306) savunduğu Avrupa’nın Papa inisiyatifinde, Fransa önderliğinde birleşmesi fikridir. Pierre Dubois ortak dava adına ortak hukuk, ortak entegrasyon, ortak güvenlik gibi konuları öne çıkararak modern Avrupa Birliği’nin temellerini âdeta yüzyıllar öncesinden attı.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa ve gelişmiş ülkeler uluslararası ve Avrupalı yeni kurumlar inşa etmeye yöneldiler. Siyasal hatta anayasal bütünleşmenin iktisadi birliktelikten geçtiği kısa sürede anlaşıldı, Bu süreç kömür ve çelik sanayilerini bütünleştirme ile başladı. 1950’de ortaya çıkan Schuman Planı, Kömür ve Çelik Birliğini  oluştururken Fransa ile Almanya arasındaki ilişkilerde de gelişme görüldü.                     Fransa, Almanya, İtalya ve Benelüks ülkeleri (Belçika,Hollanda, Lüksemburg) 1952’de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu (AKÇT) kuran Paris Antlaşması’nı imzaladı. Bu altı ülke, 1957’de daha da ileri giderek Roma Antlaşması’nı imzalayarak 180 milyon insanı kapsayan Avrupa Ekonomik Topluluğunu (AET) ve 1967’ye kadar ayrı bir örgüt olarak işlev gören Avrupa Atom Enerjisi Topluluğunu kurdu.                                                                                                                  1967 BRÜKSEL ANTLAŞMASI ile üç örgüt Avrupa Topluluğu (AT) adı altında birleştirildi. 1992 Maastricht (Mastrikt) Antlaşması ile örgütün adı Avrupa Birliği (AB) olarak değiştirildi.     

                                                                                                                                                                                                                      Hedef: En fazla 15 yıl içinde, gümrük birliğini kurmak.                                                              Birlik içinde kişiler, sermaye ve hizmetler için tam bir hareket özgürlüğü oluşturmak.                                                                                                                                Yasalar birbirine uyumlu hâle getirilirek  ticaret politikalarını zamanla birleştirmek.

Türkiye AB’ye 1959’da üyelik için resmen başvurdu. 1963 Ankara Antlaşması’nı ve 1973 Katma Protokolü’nü imzaladı.

1987’de tam üyelik başvurusunda bulundu. 1996’da da Gümrük Birliğine dâhil oldu. Türkiye, 1999 Helsinki Zirvesi ve 2005 tam üyelik müzakerelerine rağmen AB’ye alınmadı

AVRUPA SÖMÜRGECİLİĞİNE KARŞI BAŞKALDIRI

Birinci Dünya Savaşı’ndan beri Asya ve Afrika’da olgunlaşan milliyetçi hareketler 1929 Ekonomik Buhranı’yla güçlendi ve 1945’ten sonra sömürge konumundaki ülkeler bağımsızlıklarını kazanmaya başladı

Yerli halklar, ülkelerinin zenginliklerinin yabancılarca sömürülmesine son verilmesi gerektiğini savundular.

Avrupa’da eğitim alan sömürge halklarının seçkinleri, milliyetçilikle demokrasiyi öğrenmiş olarak bağımsızlık talebinde bulundular. Mahatma Gandi, Suharto, Ho Şi Min gibi liderler toplumsal hareketlere yön verdi.

SÖMÜRGECİLİĞE KARŞI MÜCADELENİN SEBEPLERİ,

Sömürülen ülkelerdeki milliyetçilik ve sosyal devrim, yabancıların siyasi ve ekonomik sömürüsüne başkaldırı niteliği kazandı. Sömürülen ülkelerdeki bu başkaldırı, her şeyden önce Avrupalıya yöneldi.

Milliyetçilik aynı zamanda yoksulluğa karşı bir mücadele özelliği de yansıttı. Toplumun büyük kesiminin fakirliğine karşın küçük bir azınlığın zenginliğe sahip olması sömürülen halklar arasında tepkiye sebep oldu.

1945’ten 1965’e kadar Avrupa’nın Asya, Afrika ve Endonezya’daki hemen hemen tüm sömürgeleri bağımsızlıklarını kazandı. Onları 1970 ve 1980’lerde diğer sömürgeler izledi ve Britanya’nın 1999’da Hon Kong’u Çin’e devretmesiyle sömürge çağı simgesel olarak sona erdi.

 

ÜÇÜNCÜ BLOĞUN OLUŞMASI

 

• Batılı devletlerin Asya ve Afrika’daki sömürgeleri 1945 yılından
itibaren Batılı devletlere karşı bağımsıalıklarını kazanmak için mücadele etmiştr. Böylece bağımsız birçok devlet ortaya çıkmıştır.                                                             Bu yeni devletler doğu ve batı bloklarının dışında kalarak öncelikle ekonomik kalkınmayı amaç edinmişlerdir.                                                                                            Bu  3.bloğun öncülüğünü Mısır ve Hindistan yapmıştr. Bu öncü devletler örgütlenmeyi sağlamlaştrmak amacıyla 1955’te “Bandung  Konferansı”nın (1. Asya ve Afrika Devletleri Konferansı) düzenlenmesini sağladılar.

AMAÇ                                                                                                                                                 1.Asya ve Afrika’daki sömürgeci politikaları yargılamak                                        2.ABD ve SSCB gibi iki büyük güç karşısında varlıklarını korumak için birlik ve dayanışma sağlamak.

Bandung Konferansı’na, Türkiye’de dâhil 24 Asya ve Afrika devlet katlmıştır.     ÖNEMİ:  1.Üçüncü Bloğun kurulmasında önemli bir rol oynamıştır.                       2.Birçok konferansın düzenlenmesine önayak olmuştur.                               3.Konferansa katılan devletler, barış içinde bir arada yaşama ilkesini benimsemişlerdir.                                                                                                                4.Bu konferans “Bağlantsızlar Hareketi’nin” doğuşunda etkili olmuştur.                  Bağlantsızlar Hareketi: Herhangi bir ideolojik güce dâhil olmayan 100 üzerinde ülkenin bir araya gelerek oluşturdukları uluslararası oluşumdur.

• Uyarı: 1991’de SSCB’nin dağılmasının ardından bloklaşmanın sona ermesi, Bağlantsızlar Hareketinin de hızla çökmesine neden oldu.

İSRAİL DEVLETİ’NİN KURULMASI (1948)

SİYONİZM: Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını sağlamak için Yahudi gazeteci Theodor Herzl tarafından 19 yy sonlarında Viyana’da başlatlan harekete Siyonizm denir.                                                                                                                                                      1832 yılından itbaren Yahudiler, Osmanlı toprağı olan Filistin’e yerleşmeye başladılar. O dönemde Osmanlı padişahı olan II.Abdülhamit’ten toprak istediler fakat bu istekleri reddedildi. I.Dünya Savaşı sırasında ABD Başkanı Wilson, Yahudi sorunuyla ilgilenmeye başladı.İngiltere ise 1917’de Balfour Deklarasyonu ile ABD Başkanı’nın bu tutumunu destekleyince Yahudi sorunu uluslararası platformda iyice gündeme gelmeye başladı.

Balfour Bildirisi ile Yahudiler, İngiltere’den Filistin toprakları üzerinde bir İsrail devlet kurulması sözünü aldılar. İngilizlerin izni ile bu bölgeye yoğun Yahudi göçleri oldu.

II. Dünya savaşından sonra İngiltere, Filistin’deki manda yönetmine son verdi. Bu durum İsrail devletnin kurulmasına zemin hazırladı.                                                Mayıs 1948’de Tel Aviv’de toplanan Yahudi Milli Konseyi, İsrail Devlet’nin kuruluşunu ilan etti.. Bu durum Filistin sorununu ortaya çıkarttı. (Filistin topraklarında kurulan Yahudi Devletini ilk olarak ABD tanıdı 3 gün sonra da SSCB tanıdığını açıkladı).

• 19.yy sonlarına doğru Filistin’e gelip yerleşen Yahudilerin İsrail Devlet’ni kurmalarıyla ülkelerinden zorla çıkarılan ve göçmen olarak çeşitli ülkelerde zor şartlar altnda yaşamak aorunda bırakılan 5 milyon Filistinlinin ülkelerine dönmek ve bağımsız bir devlet kurmak için yaptıkları mücadeleye Filistin Sorunu denir. İngiltere sorunu çözmek için BM’ye başvurdu.                                                                               BM ise Kasım 1947’de aldığı bir kararla                                                                       a) Filistin’in, Araplar ve Yahudilerce kurulacak 2 devlet arasında bölünmesini,

b) Kudüs ve çevresine uluslararası bir statü verilmesini kararlaştrdı.

• Bu kararlara Filistnliler ve Arap ülkeleri tepki gösterdi.

İngiltere’nin Filistin’den çekildiği gün İsrail Devlet’nin kurulduğu açıklandı (14 Mayıs 1948). Bu durumu kabul etmeyen Araplarla, Yahudiler arasında savaşlar başlamış oldu.

1972 Münih Olimpiyatları’nda İsrailli sporcuları kaçırarak öldürmeleri dünya kamuoyunu şok etmiştr. 1964’te Arap Birliğinin girişimiyle FKÖ kuruldu.FKÖ’nün başına 1968’de Yaser Arafat getirildi. FKÖ, İsrail’e karşı şiddete yönelerek sesini duyurduysa da dünya kamuoyundan tepki almıştr.

Türkiye de FKÖ’yü, Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanımıştır. 1976’da İstanbul’da toplanan İslam Konferansı Örgütü, FKÖ’nün ofis açmasına izni vermiştir.Türkiye 1988’de Filistin’i bağımsız devlet olarak tanıyan ilk NATO üyesidir.

I. Arap- İsrail Savaşı (1948–49): Savaşın nedeni Arap ülkelerinin, kurulan İsrail devletni yıkmak istemeleridir. 1 yıl kadar süren savaşı İsrail ordusu kazanmıştr.

b) II. Arap- İsrail Savaşı (1956): Savaşın sebebi Mısır’ın, Süveyş kanalını millileştirmesidir. Çünkü bu kanal yoluyla Avrupalı  devletler, körfez ülkelerinden petrol alıyorlardı. Ülkesini İsrail’e karşı güçlendirmek için Mısır, SSCB’den silah aldı. Ancak ABD ve İngiltere Mısır’a kredi vermeyince silahların parasını ödeyemeyen Mısır, Süveyş kanalını millileştirdiğini açıkladı.Bunun üzerine İngiltere ve Fransa’nın desteğini alan İsrail, Sina
yarımadasını işgal edince Mısır, ateşkese razı oldu.

c) III. Arap-İsrail Savaşı (Alt gün Savaşı) (1967): 1964’te FKÖ’nün kurulması bunalımı yeniden başlatmıştr. Filistinlilerin yurtlarından çıkarılmalarının sorumlusu olarak Yahudileri görmeleri ve İsrail sınırını aşarak gerilla harbine başlamaları üzerine savaş başlamıştr. İsrail, kısa sürede Süveyş kanalına kadar olan toprakları ele geçirdi. Böylece Filistinli 1 milyondan
fazla kişi Ürdün’e göç etmek zorunda kaldı. Bu insanlar bir süre sonra Ürdün’den çıkarılınca Lübnan’a sığınmak zorunda kaldılar.

• Kara Eylül: Filistinlilerin, Ürdün’e sürülmesi ve FKÖ’nün,Ürdün’de etkinliğini arttırması üaerine yaşanan olaylar  nedeniyle Ürdün ve Filistinlilerden 7–8 bin insanın kaybedildiği olaylara verilen addır. Silahlı çatışmalar FKÖ’nün ve Filistinlilerin 1971’de Lübnan’a sürülmesine kadar sürmüştür.                                                                                                                                                    IV. Arap- İsrail Savaşı (Yom Kippur Savaşı) (1973):

• BM’nin Arap-İsrail sorununu çözemeyeceğini anlayan Araplar, (Mısır- Suriye- Ürdün) Filistin topraklarının kurtarılması için topyekûn mücadele etmeleri gerektğini düşünerek İsrail’e saldırdılar. 6 Eylül 1973’te başlayan savaş Müslümanların  kutsal ayı Ramazan ve Yahudilerin kutsal günleri Yom Kippur’a (en büyük bayramlarına) denk gelmişt.                                                       Bu savaşta ABD, İsrail’e, SSCB’de Arap devletlerine silah yardımında bulundu.

Mekik Diplomasisi: 1973 Arap- İsrail Savaşı BM’nin kararı doğrultusunda sona ermesine rağmen barış sağlanamamıştı.Bunun için ABD Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger, Tel Aviv ile Arap başkentleri arasında defalarca gidip geldi. Mekik
diplomasisi adını alan bu ziyaretler sonunda barışa giden yol açıldı.

• Uyarı: İsrail parlamentosu, Kudüs’ü İsrail’in değişmez başkenti ilan edince, Suudi Arabistan’ın başını çektği Arap devletleri,İsrail’i ve onu destekleyen ülkeleri hedef alarak 1974’e kadar sürecek olan Petrol Ambargosunu başlattılar.

• Uyarı: 1974 yılında yaşanan petrol şokundan sonra Türkiye,Ortadoğu ülkelerine daha fazla yaklaşmıştr. Türkiye, 1973 savaşında ABD’ye kendi toprakları içinde bulunan üsleri kullanmaya izin vermezken, SSCB’nin Türk hava sahasını Araplar lehine kullanması karşısında hoşgörülü davranmıştır.

İNTİFADA: İntifada, İsrail saldırılarına karşı Filistinli gençler tarafndan başlatlan taş savaşıdır.                                                                                                                         İsrail’in, binlerce Filistinli genci öldürmesi üzerine, 1987’de başlamıştır.

Böylece Filistinliler arasında milli bilinç gelişmiştir.