11.SINIFLAR

1. Güney Asya’daki Gelişmeler

1. Güney Asya’daki Gelişmeler



1763’ten beri İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da 1917’de Mahatma Gandhi’nin faaliyetleri milliyetçilik hareketlerine hız kazandırdı. Bunun üzerine İngilizler 1919’da bazı eyaletlerde bir kısım yetkileri halk tarafından seçilen yerli liderlere bıraktıysa da bu gelişme, Hindistan’daki bağımsızlık mücadelesini durdurmaya yetmedi. Bağımsızlık hareketleri Batı’da okuyan Hintli aydınlar tarafından örgütlendi. Halk tarafından desteklenen bu aydınlar ilk olarak yerel yönetimlerde söz sahibi olmaya başladı. İngilizler,1935’te Hindistan’da yeni bir anayasa hazırladı. Eyaletlerde bütün yönetim yetkileri Hintli yöneticilere bırakıldı. 30 milyon kadar Hintliye seçme hakkı tanındı. Bu sırada Hindu egemenliğindeki Müslümanlar, Hintlilerden ayrılarak ayrı bir devlet kurma isteklerini dile getirdiler. 23 Mart 1940’ta Lahor’da toplanan “Müslümanlar Birliği Cemiyeti Kongresi”, Hindulardan ayrı bir Pakistan Devleti kurulmasını kararlaştırdı. Bu hareketin liderliğini Muhammed Ali Cinnah yapmaktaydı.

1945 yılında İngilizler, yeni bir anayasa hazırlanmasına karar vererek kurucu meclis ve geçici bir hükûmet kurulmasını kabul etti.                                                              1946’da Hint Yarımadası’nda Hindistan ve Pakistan adlarında iki bağımsız “dominyon” kurulması kararlaştırıldı.                                                                           14 Ağustos 1947’de İngiliz askerlerinin Hindistan’ın kuzeyinden çekilmesi ile Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgeler -İngiliz Uluslar Topluluğu (Common-wealth) içinde ve dominyon statüsünde- Pakistan adı ile kuruldu.                         Ancak bu devlet, Kuzey Hindistan’ın doğu ve batısında birbirinden çok uzakta iki bölümün birleşmesinden meydana geliyordu. (Pakistan’ın bu durumu 1971’e kadar sürdü.)                                                                                                                            15 Ağustos 1947’de İngiltere’nin Hindistan’dan çekilmesi ile Hindistan, bağımsızlığını kazandı ve İngiliz Uluslar Topluluğunun bir üyesi oldu.

Hindistan ve Pakistan’daki bağımsızlık mücadelesi bölge ülkeleri üzerinde etkisini göstermiş; Seylan, Birmanya ve Malezya İngiltere’den; Endonezya Hollanda’dan; Vietnam, Laos ve Kamboçya Fransa’dan bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

Hindistan 1947’de bağımsızlığını kazandıktan sonra iki bloka da dâhil olmayıp Bağlantısızlar Hareketi’nin önde gelen devletlerinden biri oldu. Keşmir meselesi sebebiyle 1965’te çatışmalar yaşadığı Pakistan’ın Çin ile ittifak yapması üzerine SSCB ile iyi ilişkiler kurdu. Soğuk Savaşın sona ermesiyle ABD ile olan iyi ilişkilerini daha da geliştirdi.

Bugün kalabalık nüfusu ve askerî gücüyle önemli bir ülke hâline gelen Hindistan, buna rağmen kişi başına düşen millî gelir açısından hızlı bir büyüme gösterememiştir. Ülkede toplumsal, dinî, bölgesel nitelikli çatışmalar hâlâ devam etmektedir. Hindistan, yaşadığı sorunlara rağmen günümüze kadar demokratik hükûmet şeklini koruyabilmiştir.

MAHATMA GANDHİ (1869-1948)
https://cdn.slidesharecdn.com/ss_thumbnails/nationalisminindia-140104064528-phpapp02-thumbnail-4.jpg?cb=1388818018

Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin siyasi ve ruhani lideri Gandhi 2 Ekim 1869 günü Porbandar’da dünyaya gelmiştir. Gandi, Hindistan ve dünyada, yüce ruh anlamına gelen mahatma ve baba adlarıyla anılır. Hindistan’da resmî olarak “Ulus’un Babası” ilan edilmiştir ve doğum günü olan 2 Ekim “Gandhi Jayanti” adıyla millî tatil olarak kutlanır. Birleşmiş Milletler de 2007’de 2 Ekim gününü “Dünya Şiddete Hayır Günü” ilan etmiştir.

Gandhi, Ahmedabad Üniversitesinde okudu. Londra’da hukuk öğrenimi yaptı, sonra avukatlığa başladı. 1893’ten 1914’e kadar Güney Afrika’da oturdu ve bu ülkede yaşayan 150.000 Hintlinin haklarını savundu. Afrika’dan Hindistan’a döndükten sonra, halkı, baskıcı vergilendirme politikasına ve yaygın ayrımcılığa karşı protesto etmeleri için örgütledi. Hindistan Ulusal Kongresinin liderliğini üstlendi.  Gandinin çalışmaları;                                                                                                  1.Yoksulluğun azaltılması 2.Kadın hakları3.Farklı dinî ve etnik gruplar arasında kardeşlik4.Kast ve dokunulmazlık ayrımcılığına son verilmesi 5.ülkenin ekonomik yeterliliğine kavuşması 6.Hindistan’ın yabancı hâkimiyetinden kurtulması                                                                                                                                Gandi, mücadelesinde Hindu-İslam birliğini ve ahimsayı (şiddetten kaçınma) savundu. 1930’da İngiltere’nin Hindistan’da uyguladığı tuz vergisini protesto etmek için “Tuz Yürüyüşü”nü gerçekleştirdi. 1931’de İngiltere ile anlaştı. Londra’ya giderek Yuvarlak Masa Konferansı’na katıldı.                                                                                                                           Gandhi, 30 Ocak 1948’de bir Brahman tarafından öldürüldü.

Kurulduğu günden itibaren uzun süre ordu tarafından yönetilen Pakistan, Afganistan’ın SSCB tarafından işgal edildiği dönem Afgan mültecilerinin akınına uğradı. SSCB-Hindistan ittifakına karşı Afgan direnişçilerine destek verdi. Hindistan ile yaptığı savaşlarla beraber ülkedeki dinî, askerî ve siyasi çekişmeler ülkenin sosyal ve ekonomik dengelerini sürekli bozmaktadır.                              Güney Asya ülkelerinde II. Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar karışıklıklar hüküm sürdü. Vietnam, Kamboçya gibi bazı ülkelerde bağımsızlık kazanıldıktan sonra iç savaşlar çıktı. Iç çekişmelerin yanında Malezya ve Endonezya gibi komşu ülkeler arasında sınır çatışmaları yaşandı. Bölge ülkelerinin bir çoğunda uzun yıllar diktatörlük yönetimleri hüküm sürdü. Bu durum demokrasinin gelişmesini engelledi. Parlamenter sisteme geçişler yakın zamanda görülmeye başladı.                                                                                              

Bölge ülkeleri  kendi aralarındaki sorunların çözümünde büyük güçlerin müdahalesini dengelemek, siyasi, ekonomik ve ticari alanda iş birliğini sağlamak amacıyla ASEAN (Güneydoğu Asya Milletleri Birliği)’ı kurdu (8 Ağustos 1967). Filipinler, Malezya, Tayland, Endonezya ve Singapur’un kurduğu bu teşkilata daha sonra Brunei, Vietnam, Laos, Birmanya ve Kamboçya dâhil olmuştur.                 Bölge ülkeleri yer üstü ve yer altı zenginliklerine (demir, kömür, petrol, manganez, çinko vb.) sahip olmasına rağmen uzun yıllar sömürge yönetiminde kaldıkları için ekonomik açıdan birkaç ülke dışında (Malezya ,Endonezya gibi) yeterince gelişme gösterememişlerdir.

Emperyalist Devletlerin Afrika’daki İnsan Hakları İhlalleri

Fransa’nın Cezayir’i İşgali

Osmanlı egemenliğinde dayılar (valiler) tarafından yönetilmekte olan Cezayir, 1830’da Fransa’nın işgaline uğradı. Ülkedeki Fransız yönetimine  karşı ayaklanmalar,yaşandı. Bu isyanlardan en etkilisi 1871’de yaşanan Muhammed el Mukrani İsyanıdır.

Cezayirlilerin kurdukları muhtelif sivil teşkilatlar  Fransa’nın onları tehdit olarak görmesi ile hemen kapatılmaktaydı. 1926’da kurulan Kuzey Afrika Yıldızı Partisi bağımsızlık düşüncelerini dile getirince 1937’de kapatıldı. Abdülhamid Bin Badis’in önderliğinde 1931’de kurulan Cezayirli Müslüman Alimler Cemiyetinin uyanışta büyük bir etkisi oldu. Bin Badis, görüşlerini “Dinimiz İslam, dilimiz Arapça, vatanımız Cezayir.” sloganlarıyla dile getirdi

5 Ağustos 1945’te Cezayir’de yapılan törenlere katılanların Cezayir bayrağı taşımaları üzerine işgal kuvvetleri, gerçekleştirdikleri silahlı saldırıda tank ve savaş uçakları kullandılar. Yaşanan olaylarda en az 40 bin Cezayirli hayatını kaybetti. 1945’teki Setif Katliamı, Cezayirliler tarafından soykırım olarak anılmaktadır.



1948-52 yılları Cezayir’de işgale karşı ayaklanmaya hazırlık yılları oldu. Bu amaçla kurulmuş olan Demokratik Özgürlüklerin Zaferi İçin Hareket adlı örgütün bünyesinde faaliyetler yürütüldü 1 Kasım 1954’te bir bildiriyle halk silahlı ayaklanmaya çağrıldı ve işgale karşı silahlı mücadele başlatıldı. Ayaklanmanın merkezîleştirilmesi amacıyla Ulusal Kurtuluş Ordusu adında bir teşkilat oluşturuldu.                                                                                                                          Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin Amaçları:                                                                                                    Sömürge sisteminin kaldırılması,2.Bağımsız Cezayir’in kurulması3.İinançlara saygı gösterilmesi 4.Geniş bir toprak reformu yapılması.                                                                                                 Bu durum Fransa’da tepkiyle karşılandı ve “Cezayir uzun süreden beri Fransız’dır. Bundan dolayı hiçbir ayrılık kabul edilemez.” Fransa bu ayaklanmayı bastırabilmek için 1955’te olağanüstü hâl ilan edildi. Cezayir’in her yerinde çok sayıda insan öldürüldü. Cezayir’de 1 Kasım 1954’te başlayan ayaklanma, Fransa’da iktidara gelen De Gaulle’ün (Dö Gol) 1962’de Evian Antlaşması’nı imzalayarak Cezayir’in bağımsızlığını tanımasıyla son buldu. Yeni kurulan devlet Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti adını aldı.

Güney Afrika Güney Afrika’da nüfusun %20’sini oluşturan beyaz azınlık, büyük çoğunluğu yerli olan siyahi halk üzerinde ırk ayrımcılığını [apartheid (apartheyd)] esas alan bir terör yönetimi sergiledi. Ekonomi, eğitim ve politikayı kendi tekelinde tutan beyaz yönetim siyahi insanları dışladı. En küçük suçlar bile en ağır şekilde cezalandırılmaktaydı. Madiba lakabıyla anılan Nelsın Mandela Güney Afrika'nın seçimle iktidara gelen ilk siyahi devlet başkanı oldu.
http://thecubanhandshake.org/wp-content/uploads/2015/02/Screen-shot-2015-02-02-at-1.12.50-AM.png

1
918-2013

Mandela, Fort Heyr universitesinde okurken öğrenci boykotunu organize ettiği gerekçesiyle okuldan uzaklaştırıldı. 1942’de Vitvatırsitrend Üniversitesinin hukuk bölümünü bitirerek ülkenin ilk siyahi avukatı oldu. Irk ayrımına karşı yerli halkın kurduğu Afrika Millî Kongresi’ne katıldı (1944) kongrenin Gençlik Birliğine başkan seçildi. Siyahların kurtuluş hareketinin liderlerinden biri oldu (1948) Mandela, halkın tamamının temsil edilmediği bir parlamentonun çıkardığı kanunlara uymak zorunda olmadığını savundu. Güney Afrika’nın beyaz yönetimi tarafından ömür boyu hapisle cezalandırıldı(1964). Mandela bu tutumuyla ırk ayrımına karşı mücadele eden Afrikalı siyahların sembolü oldu. Mandela, Güney Afrika'da Robben (Robbın) Adası'nda (Fok Adası) 27 yıl hapis kaldı Mandela’nın “Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim.” Şeklinde ifade ettiği sözleri, halk arasında onu bayraklaştırdı. Afrikalılar, Mandela’yı bir özgürlük savaşçısı olarak kabul etmişlerdir. 1994
seçimlerini kazanarak ülkenin ilk siyahi cumhurbaşkanı olmuştur.