11.SINIFLAR

İKİ SAVAŞ ARASINDA AVRUPA

İKİ SAVAŞ ARASI DÖNEMDE AVRUPA’DA MEYDANA GELEN SİYASİ EKONOMİK VE SOSYAL GELİŞMELER (1918–1939)

Birinci Dünya Savaşı sonunda yapılan antlaşmalarla, Büyük Devletlerin çıkarlarına göre yapılan antlaşmalar ve kurulan statü, bir düzen sağlamış görünmekle beraber, aslında uluslararası ilişkilerde birçok sorunu da beraberinde getirmişti. Bunun sonucu olarak, barışın ilk yıllarından itibaren sürekliliğini sağlamak üzere, çeşitli önlemler alınmak istenmiştir. Buna rağmen, bu dönemde, özellikle 1930'lardan sonra gelişen olaylar 1939'da yeni bir genel savaşın çıkmasına neden olmuştur.

BARIŞIN SÜREKLİLİĞİNİ KORUMA ÇABALARI

Birinci Dünya Savaşını izleyen yıllarda, Versailles Antlaşması (1919) ile barış yapılmış olmasına rağmen, Avrupa'nın siyasi yaşantısında gerçek ve sürekli bir durulma sağlanamadığından büyük bir kararsızlık havası esiyordu

Almanya, ilk anlardan itibaren Versailles Antlaşması'nın kendisini bağlayan hükümlerden kurtulmak, için çalışmalara başlamıştı. Bu da, başta Fransa olmak üzere, diğer devletleri endişeye düşürdü.

 Fransa, Almanya'nın, Birinci Dünya Savaşı'nda uğradığı kayıpların öcünü, kendisinden almasından çekiniyordu..                                                                                                                                         İngiltere, savaştan en kârlı çıkan devlet olmakla beraber, savaş sırasında uğradığı kayıplarla, ekonomik sıkıntıya düşmüştü. Almanya ile Fransa arasında yeniden başlayan gelişmeleri de, Avrupa dengesi yönünden 'kaygıyla izlemekteydi.

İtalya, barışın getirdiği çıkarlardan memnun kalmamıştı. Bu nedenle Versailles Antlaşması'nın değiştirilmesini istiyordu.                                                                                                                                                          Amerika Birleşik Devletleri, savaştan sonra Avrupa'dan çekilerek yalnızlık politikasına dönmüştü.                                                                                                                                       Rusya da, rejim değişikliği dolayısıyla, Avrupa devletleri grubundan bir süreden beri uzaklaşmıştı.

 KÜÇÜK ANTANT

Fransa 1920'de Belçika, 1921'de Polonya ve 1924'te de Çekoslovakya ile ayrı ayrı ittifak anlaşmaları imzaladı.                               

A) MİLLETLER CEMİYETİNİN KURULUŞU

Paris Barış Konferansında, uluslararası barış ve güvenliği korumak bunların sürekliliğini sağlamak üzere, 28 Nisan 1919'da, bir Milletler Cemiyeti (Uluslar Kurumu) kurulması kararlaştırılmıştı. Milletler Cemiyeti 10 ocak 1920’de resmen kuruldu.1932'de Türkiye Cumhuriyeti, örgüte katıldı. Cemiyet'in kuruluşunda 18 üyesi vardı. Bunların sayısı 1920'de 45'e, sonra da 59'a yükseldi.

Böylece savaştan sonra, uluslararası ilişkilerde önemli rol oynayacak ve barış için bir ümit kaynağı olan, geniş kapsamlı bir dünya örgütü ilk defa olarak meydana gelmiş oldu. Milletler Cemiyeti örgütüne bağlı olmak üzere bir de Lahey Uluslararası Daimi Adalet Divanı kuruldu.                                             

B) LOCARNO ANTLAŞMASI

Fransa'nın, Milletler Cemiyeti'ne rağmen, Almanya'ya karşı güvensizliği sürmekteydi   .

Bu tarihlerde Almanya da, tamirat ve tazminat sorununda Fransa ile iyi ilişkiler kurarak, kolaylıklar sağlamak istiyordu. Bu nedenle Alman Hükümeti, Şubat 1925'te, Fransa'ya bir nota göndererek, bir karşılıklı güvenlik paktı kurulmasını önerdi. Böylece, Fransa İle Almanya arasındaki ilişkilerde, bir yumuşama başladı.

Bunun üzerine Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Belçika, Polonya ve Çekoslovakya arasında, Görüşmeler sonunda, , 1 Aralık 1925'te, Londra'da imzalandı.

AMAÇ:Konferansa katılan devletleri savaştan korumak ve bu devletler arasında çıkacak her türlü anlaşmazlığı barış yoluyla çözümlemek                                                                                               Locarno Antlaşmasına göre :

1) Almanya, batı sınırlarının, yani Fransa ve Belçika sınırlarının kesin ve sürekli olduğunu kabul ediyordu. Bu konuda bir anlaşmazlık çıkarsa kuvvete başvurulmayacak, sorun Milletler Cemiyeti'ne götürülecekti. İngiltere ve İtalya da bu statünün kefili olacaklardı.

2) Bütün anlaşmazlıklar barış yoluyla çözümlenecekti.

3) Bu Antlaşma; Almanya, Milletler Cemiyeti'ne üye olur olmaz yürürlüğe girecekti.

Görüldüğü gibi, Locarno Antlaşması ile Almanya, batı sınırlarının sürekli olduğunu kabul etmekte, ancak doğu, yani Polonya ve Çekoslovakya sınırları için böyle bir güvence vermemekteydi.

Bununla beraber Almanya, Locarno Antlaşması ile yeniden uluslararası işbirliğine girmiş oldu. Alsace - Lorraine'den kesin olarak vaz-geçtiğini dolaylı olarak kabul etti. Antlaşmalardan hemen sonra da, 1926'da, Milletler Cemiyeti'ne üye oldu                                                                                    
C) BRİAND VE KELLOG PAKTI

 

 27 Ağustos 1928'de Paris'te, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, İtalya, Japonya, Polonya, Çekoslovakya ve Belçika arasında Kellogg Paktı imzalandı.

Fransa, bu gelişmeler karşısında, Avrupa'da durumunu güçlendirmek için, Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerini sıklaştırmaya yöneldi. 1927'de de, bu devlete, aralarında hiçbir zaman savaş etmeyeceklerine dair bir ebedi barış pakta yapılmasını önerdi.

Amerika Birleşik Devletleri, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden Monroe politikasına dönmüştü. Fransa'nın önerisi ise, onu yeniden Avrupa sorunlarına çekecek nitelikteydi.

Bunun üzerine Bundan sonra bütün devletler pakta katılmaya davet edildi. Nitekim aynı yıl içerisinde Pakta, Sovyetler Birliği ve Türkiye (resmi olarak 8 Temmuz 1929'da) de dahil, belli başlı bütün devletler katıldılar. Bu Antlaşmaya göre:

 

 1) Taraflar, uluslararası anlaşmazlıkların çözümlenmesi için savaşa başvurmayı kınadıklarını ve savaşı birbirleri ile ilişkilerinde ulusal siyasetin bir aracı olarak kabul etmediklerini ve savaştan vazgeçtiklerini, ulusları adına resmen açıkladılar.

2) İmzası olan devletler, niteliği ve kökeni ne olursa olsun, aralarındaki anlaşmazlıkların çözümlenmesi için, yalnız barış yollarına başvurmayı kabul ettiler

ÖNEMİ

Böylece Kellogg Paktı ile, savunmaya dayanmayan savaş kanun dışı sayılmış ve devletlerarası ilişkilerde barışçı yollara başvurulması esas alınmıştır. Bu suretle de dünyada bir barış havası sağlanmak istenmiştir.

D. BÜYÜK DEVLETLERDE REJİM DEĞİŞİKLİKLERİ VE DIŞ POLİTİKALARI

1. İtalya’da Faşizm

 Birinci Dünya Savaşı'na büyük ümitlerle giren İtalya, yenen devletlerden olmasına rağmen, savaş sonunda yapılan Antlaşmalardan  istediklerinin çoğuna kavuşamamıştı. Bu ise İtalyan 'kamuoyunda müttefiklerine 'karşı bir kırgınlık ve kızgınlık yaratmıştı.                                                Bu kızgınlık, savaşın getirdiği maddi ve manevi kayıpların da etkisiyle çoğalarak, İtalya'da devlet otoritesinin zayıflamasına neden olmuştu." Savaş, ekonomik hayatta da büyük sarsıntı yapmıştı. Ekonominin içine düştüğü durumdan dolayı, işsizliğe bir türlü çare bulunamıyordu. Sayıları 500.000'e varan asker kaçakları ise, ayrı bir sorun olmuştu..

İtalya'daki bu durum, 1919'da kurulmuş olan Benito Mussolini liderliğindeki Faşist Partisi'nin işine yaradı. 1921 yılında yapılan seçimlerde Faşistler 35 milletvekili çıkardılar ve bundan sonra daha çok taraftar kazanmaya başladılar.  

          Faşist Partisi'nin güçlenmesinin sebepleri

İtalya'daki iç çekişmeler,                                                                                                                         Koyu ulusçuluk politikasına dayanması                                                                                                Paris Barış Konferansı'nda küçük düşürülen İtalya'yı güçlendireceğini, Roma İmparatorluğu'nu yeniden kuracağını vaat etmesi.                                                                            Bunun üzerine Mussolini'nin yönetimindeki Faşistler, İtalya'yı bu karışık durumdan ve komünizmden korumak için mücadeleye giriştiler. Ağustos 1922'de işçilerin genel greve gitmeleri üze¬rine, 28 Ekim 1922'de, Mussolini yönetiminde Faşist Partisi Roma üzerine yürüdü. Hükümet, çekilmek zorunda kaldı.                                                                                 Kral III. Vittori Emanuel de, 30 Ekim 1922'de, 'Başbakanlığa Mussolini'yi getirdi. Böylece İtalya'da Faşist yönetim kurulmuş oldu.

Aşırı ulusçuluğu esas alan Faşist yönetim, kısa süre sonra demokrasiyi kaldırdı. Ülkedeki diğer ırklardan olanları zorla İtalyanlaştırmaya çalıştı. Dış politikada ise, Akdeniz çevresinde sömürge kurmaya, yani emperyalizme yöneldi. Mussolini, Akdeniz'e «Bizim Deniz» (mare nostrum) diyordu ve Roma İmparatorluğu'nu yeniden meydana getirmek istiyordu.

İtalya'nın bu yeni yayılma ve genişleme politikası, çevresindeki ve Doğu Akdeniz ülkelerinde huzursuzluk yarattı.                                                                                                                                İtalya, Yugoslavya ve Yunanistan ile toprak yüzünden anlaşmazlığa düştü.                                   1927 yılında Arnavutluk devletini koruyuculuğu altına aldı. Mussolini'nin Ana¬dolu'yu da yayılma alanı içine alma düşüncesi, Türk - İtalyan ilişkilerinde soğukluk yarattı.                      İtalya'nın bu politikası, 1934'te Balkan Paktı'nın kurulmasında önemli rol oynadı.                  Diğer taraftan İtalya, Ortadoğu'ya sokulmaya çalıştı ve Habeşistan'a el attı. Batıda ise, özellikle Fransa ile diğer sorunların yanı sıra Kuzey Afrika, daha geniş anlamda, Akdeniz egemenliği nedeniyle çekişmeye başladı.                                                                                                                             
Mussolini 1926’daki ünlü Scala nutkunda “Her şey devlet içinde ve devlet için, hiçbir şey devlet dışında ve başka bir şey için değildir. (…) Birey devletle uyumlu olduğu ölçüde önemlidir.”demiştir.

Mussolini dış politikayla ilgili olarak “Sürekli barış ne mümkün ne de faydalıdır. Sadece savaş insan enerjisini en yüksek gerilimde tutar. Savaş dışındaki diğer bütün sınavlar insanı

önemli kararlar almak zorunda bırakmazlar. Yalnızca savaş, yaşama ya da yok olma kararlarının alındığı durumdur.” diyordu

 

2. Almanya'da Nazi İktidarı:

Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Almanya, daha savaşın sonlarında büyük iç sorunlarla karşı karşıya kalmıştı. Bu arada, 1918 Kasım ayı başlarında askeri bir ayaklanma olmuş, 9 Kasım 1918’de İmparatorluğa son verilerek, Cumhuriyet ilan edilmiş ve 11 Kasımda da mütareke imzalanmıştı. Bundan sonra Almanya'daki iç karışıklıklar daha da çoğalmıştı. Grevler, ayaklanmalar sürüyordu. Böylece Almanya, iç politika ve ekonomik yönlerden tam bir kargaşa ve çöküntü içine düşmüştü. Ülke bu durumda iken, 28 Haziran 1919'da, Versailles Antlaşması imzalandı. Bunun getirdiği ağır koşullar, Almanya'nın iç düze¬nindeki bunalımı daha da çoğalttı. Bu Antlaşma, sağ ve soldaki bütün Alman kamuoyu tarafından tepkiyle karşılandı.

Almanya'da Cumhuriyetin ilk yıllarında sol akım güçlüydü. Ancak. özellikle Versailles Antlaşmasının meydana getirdiği tepki, Cumhuriyetin iç ve dış politikadaki başarısızlıkları, ekonomik durumun bozukluğu, işsizlik sorunu ve huzursuzluğun gittikçe çoğalması, sağ akımın güçlenmesine neden oldu.                                                                                                            Bu arada Fransızlar da, 1923 yılında, Almanların savaş tazminatı ödemeyişlerini bahane ederek Rhur bölgesini işgal ettiler. Bu da Versailles Antlaşmasına duyulan tepkiyi daha çoğalttı. İşte Almanya böyle bir ortamda bulunurken, Nasyonal - Sosyalist Parti (Nazi Partisi) iktidara geldi.                                                                                                                                                                Nazi Partisi'nin başlangıcını, 1918'de Münih'te kurulmuş olan Alman İşçi Partisi teşkil eder. 1919 yılında Adolf Hitler'in üye olması ve liderliğini ele alması bu partiyi kısa zamanda geliştirdi. Parti, 1920'de Nasyonal - Sosyalist Alman İşçi Partisi adını aldı. Almanların o tarihlerdeki duygularından yararlanan Hitler, aşırı sağcı ucu temsil ederek, örgütlenmeye ve taraftar kazanmaya başladı. İşsizliğe çare bulunacağını vaat ederek ve Yahudi düşmanlığını körükleyerek güçlenmekte devam etti.                                                                                        .

Nazi Partisi, 1930 seçimlerinde altı buçuk milyon oy alarak, 107 milletvekili çıkartarak büyük bir başarı sağladı. 1932 seçimlerinde ise Alman Parlamentosu(Reichstag)'nun 608 üyeliğinden 230'unu kazana¬rak, ülkenin en büyük partisi haline geldi. Bundan sonra meydana gelen bazı gelişmelerin üzerine de Cumhurbaşkanı Hindenburg, 30 Ocak 1933'te, başbakanlığa Hitler'i atadı. Böylece Nazi Partisi iktidara gelmiş oldu.

Bundan sonra Hitler, meclisi feshederek seçimlere gitti. Ancak, 1933 Mart ayında yapılan seçimlerde Nazi Partisi yine çoğunluğu sağlayamadı. Bununla beraber Hitler, baskı ile Reichstag'dan dört yıl süreyle olağanüstü yetkiler aldı. Bununla, tam anlamıyla bir diktatörlük yönetimi kurmak için harekete geçti. İlk iş olarak da diğer partileri kapattı. Alman ulusunun ekonomik, kültürel ve sosyal hayatım kontrol altına aldı.

HİTLER, DÖNEMİNİN DIŞ POLİTİKASI,                                                                                 1.Versailles ve St. Germain Antlaşmalarını kaldırmak.                                                       2.Almanya'nın sınırları dışında kalmış bulunan bütün Almanların birleştirmek ve bir tek devlet altında toplamak,                                                                                                                  3.«Hayat alanı» (Bu, Nazi emperyalizminin adı idi) elde etmek      Nitekim Hitler, Almanya içte yeniden güçlenmeye başlayınca, dışta da aktif bir politika izlemeye başladı.                             

Versailles Antlaşmasının koyduğu sınırlayıcı durumu ortadan kaldırdı. Arkasından, askersiz alan olan Ren bölgesini işgal etti.

Gestapo (Alman gizli servisi),

1934’te kurulan “Adolf Hitler Okulları” parti için propagandacı yetiştirmekle görevlendirilmişti.

3. İspanya’da İç Savaş

17 TEMMUZ1936 - 1 NİSAN1939 TARİHLERİNDE İSPANYA'DA MİLLİYETÇİLER İLE CUMHURİYETÇİLER ARASIDA GERÇEKLEŞMİŞ İÇ SAVAŞTIR. Savaş, 17 Temmuz1936'da General Francisco Franco'nun komutasındaki milliyetçi güçlerin seçimle işbaşına gelen Cumhuriyetçi "Halk Cephesi" koalisyonuna karşı ayaklanmasıyla başlamıştır. Üç yıl süren ve İspanya'da büyük yıkıma yol açan iç savaş, 1 Nisan1939'da milliyetçilerin zaferi ile sonlanmıştır. Savaşın sonucunda İspanya'da Franco'nun, 1975'deki ölümüne kadar sürecek olan, diktatörlüğü dönemi başlamıştı.Bu savaş sırasında Almanya ve İtalya milliyetçileri, SSCB,Fransa ve İngiltere ise Cumhuriyetçileri desteklemişlerdir.

Mart 1939'da Falanjistler,(milliyetçiler) yarım milyon ölü-yaralı, bir milyondan fazla sürgün ve sınırsız tahribata sebep olarak ülkeye hâkim oldular. Almanlar deneyim açısından en kazançlı çıkan ülke oldu.                                                                                                                               İspanya İç Savaşı Hitler'in durumunu güçlendirdi. Fransa üçüncü bir Faşist komşuya sahip oldu. Ayrıca Akdeniz'deki bu gerginlik Hitler'in Orta Avrupa'da rahat hareket etmesini; Avusturya ile Çekoslovakya'yı ilhakını kolaylaştırdı. Ayrıca Madrid'i Berlin-Roma paktına yakınlaştırdı..