11.SINIFLAR

Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası

1923–1939 TÜRK DIŞ POLİTİKASI
A- 1923–30 YILLARI ARASI: Bu dönemde Lozan’dan kalan sorunların çözülmesine çalışılmıştır.

Dış politikada “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi benimsenmiştir. Atatürkçü düşünce sisteminde milli dış politikanın esasları şunlardır;

1)        Milli Bağımsızlıktan ödün vermemek ve milli gücümüze dayanmak,

2)        Milli sınırlarımıza bağlı kalmak ve Misak-ı Milli’den taviz vermemek

3)        Devletlerarası anlaşmazlıkları ve iç sorunları barış yoluyla çözmek (Yurtta Sulh, Cihanda Sulh)

4)        Milletlerarası ilişkilerde eşitlik ve bağımsızlık esasına dayanan ittifaklar gerçekleştirmek.

1. Musul Meselesi
. Musul Misak-ı Milliye göre sınırlarımız içinde olmasına rağmen bu mesele Lozan’da çözümlenemedi. İngiliz ve Türk heyetleri 1924’te Haliç Konferansı ile İstanbul’da görüşmelere başladı. İngiltere Hakkari vilayetinin de Irak sınırları içinde olduğunu ileri sürdü. Sorun Milletler Cemiyetine götürüldü. Lahey Adalet Divanında görüşülen Musul Sorunu İngilizlerin isteklerine göre ele alındığından çözümlenemedi. İngiltere Musul meselesinde kârlı çıkabilmek ve Türkiye’nin askeri harekâtını engelleyebilmek için Şeyh Sait ayaklanmasını destekledi. Şeyh Sait Ayaklanması Türkiye’nin harekât kabiliyetini sınırlayınca taraflar arasında 5 Haziran 1926’da Ankara Antlaşması imzalandı. Buna göre
1. Musul Irak’a verilecek, Hakkâri Türkiye’de kalacak. 2. Irak petrol gelirlerinin % 10’nu 25 yıl süre ile Türkiye’ye verecek.(Bu hisse 500.000 sterline terk edildi.)                            Türkiye Irak sınırı son şeklini aldı.

Yabancı Okullar, Dış Borçlar, Adana-Mersin Demiryolu Anlaşmazlığı (Fransa ile olan sorunlar)

. Tevhid-i Tedrisat ile bütün okullar M.E. B.’e bağlandı.                                                             1926 yılında çıkarılan Maarif Teşkilatı kanunu ile yabancı okullardaki Tarih, Coğrafya ve Türkçe derslerinin Türk öğretmenler tarafından okutulması ve Türk müfettişlerce denetlenmesi karara bağlandı.                                                                                                          Başta Fransa olmak üzere bazı Avrupa Devletleri ve Papalık bu karara karşı çıktı. Türkiye özellikle Fransa’ya Yabancı Okullar meselesinin kendi iç sorunu olduğunu ileri sürmüş, yabancı devletlerle görüşmeyi reddetmiş ve yabancı okullar sorunu çözümlenmiştir.

. Lozan Antlaşmasında Osmanlı Devleti’nin borçlarının nasıl ödeneceği karara bağlanmıştı. 1928’te Fransızlarla bir antlaşma yapılarak ödenecek borç miktarı ve şekli belirlendi. Türkiye’nin üzerine düşen borcun ödemesi 1982 yılına kadar devam etmiştir.
. Adana-Mersin demiryolu bir Fransız şirketi tarafından idare ediliyordu. Bu durum bağımsızlığa aykırı idi. Türkiye kapitülasyonların izlerini silmek için bu demiryolunu satın almıştır.
3. NÜFUS MÜBADELESİ
. Lozan Antlaşmasına göre; Türkiye içerisindeki Rumlarla, Yunanistan’daki Türkler karşılıklı yer değiştirecekti. (Batı Trakya’daki Türkler ile İstanbul’daki Rumlar hariç) Fakat Yunanistan, İstanbul’da daha fazla Rum bırakmak isteyince olay Lahey Adalet Divanına götürüldü. Buna rağmen kesin çözüme kavuşturulamadı. Tarafların karşılıklı birbirlerinin mallarına el koymaları üzerine 1926’da bir antlaşma imzalandı.                         10 Haziran 1930 tarihinde yapılan antlaşma ile Türk-Yunan sorunu ortadan kalkmış, daha sonra da Venizelos’un Türkiye’ye yaptığı ziyaretle bu dostluk pekişmiştir. Bu antlaşma ve yakınlaşma balkan Antantının yapılmasına ortam hazırlamıştır.
Türkiye ile Yunanistan arasında ortaya çıkan bir diğer uyuşmazlık da İstanbul’da ikamet eden Ortodoks Kilisesi Patriği sorunudur. Türkiye bu patriği ülke dışına çıkarmak istemiş, ancak Yunan ve batı dünyasından tepki almıştır. Sonradan varılan antlaşmaya göre patriğin politikaya karışmaması şartıyla İstanbul’da kalmasına izin verilmiştir.
NOT: Türk-Yunan ilişkileri aksamadan ve bozulmadan 1954 yılına kadar sürdü. Kıbrıs sorununun ortaya çıkması ile bozuldu.

4. TÜRKİYE-SSCB
 Musul sorunu Türkiye ile İngiltere’yi karşı karşıya getirmiş, Türkiye ile SSCB’yi birbirine yakınlaştırmıştır. Bu yakınlaşma 17 Aralık 1925 Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşmasının imzalanması ile olmuştur. 3 yıl süre için imzalanan antlaşma ile taraflar birbirlerine saldırmayacak, taraflardan birine yöneltilen bir askeri harekât halinde diğer devlet tarafsız kalacak                                                                                                                1923 -30 yılları arasında Türk-Sovyet ilişkileri dostane bir şekilde devam etmekle birlikte Sovyetler Birliği bu tarihten sonra Türkiye’nin dayandığı tek büyük devlet olmaktan yavaş yavaş çıkmaya başlamıştır.
6. DOĞULU DEVLETLERLE İLİŞKİLER
. 2 Mayıs 1928’de Ankara’da Türk-Afgan Dostluk ve İşbirliği antlaşması imzalandı.
. Türk-İran arasında sınır uyuşmazlıklarını halletmek için 22 Nisan 1926’da Güvenlik ve Dostluk antlaşması imzalandı.
NOT: Bu devrede Türkiye harbi kanun dışı sayan Briand ve Kellogg Paktına katılmış, milletler arası alanda barış politikasının hararetli savunucusu olmuştur.
B–1930–39 DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI
. Bazı devletlerin yayılmacı politikası, Türkiye’yi bazı tedbirler almaya yöneltmiştir.
1. Milletler Cemiyetine Giriş (18 Temmuz 1932)
. Milletler Cemiyeti I. Dünya Savaşından sonra Paris barış konferansında A.B.D. başkanı Wilson’un isteği üzerine kurulmuştu. Cemiyetin temel amacı dünya barışının devamını sağlamak ve uluslar arası anlaşmazlıkları çözmekti. İspanya’nın teklifi ile Türkiye cemiyete üye olmuş; 1934’te konsey üyeliğine seçilmiştir.                                                                                   2. Balkan Antantı (9 Şubat 1934)
. II. Dünya Savaşı öncesinde İtalya ve Almanya’nın yayılmacı politika izlemeleri ve silahlanmaları üzerine balkan devletlerinin sınırlarını güvence altına almak için oluşturdukları topluluktur. Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya katılmıştır. Bu ülkeler birbirlerinin sınırlarını koruyacak ve aralarında gizli antlaşma yapmayacaklardı. Bu antant ile Türkiye sınırını güvence altına almış oldu.                                                                                                                                                       NOT: Bulgaristan yayılmacı politikası nedeniyle bu pakta katılmadı. II. Dünya Savaşının başlamasıyla geçerliliğini yitirdi.                                                                                                                                      
 Venizelos, Türk-Yunan ilişkilerinde ve Yakın Doğu’da barışın sağlanmasındaki büyük katkılarından dolayı Atatürk’ü 12 Ocak 1934’te Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi.                     
 3. MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ (20 TEMMUZ 1936)

. Boğazların yönetimi, Lozan Antlaşmasına göre Türklerin başkanlığındaki bir komisyona bırakılmıştı. Boğazlar komisyonunun diğer üyeleri ise İngiltere, Japonya, Fransa ve İtalya idi. Ancak dünya barışını tehdit eden olaylar nedeniyle Türkiye Milletler Cemiyetine başvurarak boğazların idaresinin tamamen kendisine verilmesini istedi.
NEDENLERİ
. Boğazların silahsız olması
. Milletler Cemiyetinin, boğazların güvenliği hakkında verdiği garantinin yetersiz olması.
. İtalya ve Almanya’nın yayılmacı politikaları
maddeleri:
1. Milletler Cemiyeti 20 Temmuz 1936’da boğazların yönetimini tamamen Türkiye’ye verdi. Böylece boğazlarda Türk hâkimiyeti tamamen sağlanmış oldu.
2. Türkiye boğazların her iki tarafını silahlandırabilecekti.
3. Ticaret gemileri rahatça geçebilecek. Savaş zamanında boğazlar kapatılacak. Savaş gemilerinin geçişi belli şartlara göre olacak
4. 20 yıl süre ile geçerlidir. ( bu süre günümüze kadar uzatılmıştır.)
NOT: Milli hâkimiyeti sınırlandıran engel ortadan kalmıştır. Bu antlaşma sonrası Rusya ile ilişkiler bozulurken İngiltere ile yakınlaşma gerçekleşmiştir.
4. SADABAT PAKTI (8 TEMMUZ 1937)
 1935’te İtalya’nı Habeşistan’a saldırması Doğu Akdeniz’de güvenliği tehlikeye düşürmüştü. Bu gelişme üzerine Türkiye, İran, Irak ve Afganistan ile Sadabat Paktını imzaladı.
1. Dört devlet dostluk ilişkilerini devam ettireceklerdir.                                                             2. Milletler Cemiyeti ile Kellog Paktına bağlı kalacakla.                                                    3.Birbirlerinin iç işlerine karışmayacaklar.                                                                         4.Birbirlerine karşı saldırıda bulunmayacaklar.                                                                     
NOT:  Sadabat Paktı ile doğu sınırımız güvence altına alınmıştır.

5. Hatay’ın Anavatana Katılması
(30 Nisan 1939)
. 1921 Ankara Antlaşması ile Hatay, Fransız himayesinde özerk (iç işlerinde serbest) bir yönetime kavuştu.
1936’da Suriye’nin bağımsızlığına kavuşmasıyla Hatay sorunu tekrar ortaya çıktı.

Türkiye ve Fransa’nın gözetimi altında Hatay Meclisi için seçimler yapıldı. Eylül 1938’de Sancak Millet Meclisi, ilk toplantısını yaparak Hatay Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etti.                                                                                                                                   Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen seçilirken Başbakanlığına da Abdurrahman Melek atandı. Türkiye Cumhuriyeti kanunlar ve parası kabul edildi.

Hatay Millet Meclisi, 23 Haziran 1939 günü yaptığı toplantıda oy birliği ile Anavatan’a katılmak kararını alarak Hatay Devleti’ne son verdi.23 Temmuz 1939 günü yapılan törenle de Hatay Türkiye’ye katıldı.

  10 aylık bağımsızlıktan sonra Hatay Meclisi Türkiye’ye katılma kararı aldı.
NOT: Atatürk dönemi dış politikasının en son gerçekleşen olayıdır. Büyük devletler II. Dünya Savaşı ile uğraştıklarından bu olaya karışamadılar.
Hatay; Misak-ı Milli karaları doğrultusunda sınırlarımıza dâhil edilen son toprak parçasıdır.