BÜTÜNLEYİCİ İLKELER
BÜTÜNLEYİCİ İLKELER
1) Milli Egemenlik
Cumhuriyetçiliğin bütünleyici ilkesidir.
2) Milli Bağımsızlık
Milliyetçiliğin bütünleyici ilkesidir.
Atatürk’ün; “Ya istiklâl, ya ölüm!” sözü, milli bağımsızlığın örneğidir.
3) Milli Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü
Milli birlik ve beraberlik, milliyetçilik ilkesinin bütünleyici ilkesidir.
Milli birlik ve beraberlik, vatanın bölünmez bütünlüğü sağlar.
4) Yurtta Sulh, Cihanda Sulh
Yurtta barış ve huzur içinde yaşamayı amaçlarken, diğer yandan uluslararası barış ve güvenliği de sağlar.
5) Akılcılık ve Bilimsellik
Laikliğin bütünleyici ilkesidir.
Akılcılık sayesinde gerçekler ortaya çıkar.
Bilimsellik ile hurafeler ve önyargılar yıkılıp aklın hakimiyeti gerçekleşir.
6) Çağdaşlık ve Batılılaşma
İnkılapçılığın bütünleyici ilkesidir.
Türk inkılapları çağdaşlaşma ve batılılaşma yolunda yapılmıştır.
7) İnsan ve İnsanlık Sevgisi
Toplumun temelini insan ve insanlık sevgisi oluşturur.
Türk inkılabı insancıldır ve insan sevgisi temel ilke olarak benimsenmiştir.
HUKUK ALANINDAKİ YENİLİKLER
Osmanlı Devleti’de şer’i (dinî) ve örfi (geleneksel) hukuk kurallarına dayanan bir hukuk sistemi oluşturulmuştu1839 Tanzimat Fermanı’yla Osmanlı devlet adamları değişen çağın şartlarına ayak uydurabilmek için hukuki alanda birtakım yenilikler yapma gereğini hissetmişlerdi
Üniter Devlet: Birlikten yana, merkeziyetçi yönetimi benimseyen devlet sistemidir
Hukuk Alanında Yapılan Yenilikler
Yıl Kabul Edilen Kanun Uyarlama Yapılan ülke |
|
||
17 Şubat1926 |
Türk Medeni Kanunu kabul edildi. |
İsviçre
|
|
1 Mart 1926 |
Türk Ceza Kanunu kabul edildi |
İtalya |
|
29 Mayıs1926 |
Ticaret Kanunu (deniz) kabul edildi |
İsviçre
|
|
15 Mayıs1929 |
TicaretKanunu (karaticareti) kabul edildi |
Almanya
|
|
30 Haziran1932 |
İcra ve İflasKanunu kabul edildi |
İsviçre
|
|
Türk Medeni Kanunu
Hukuk alanında kişilerin birbirleriyle ilişkilerini, aile, eşya, borçlar ve miras hukukunu düzenleyen kanuna, medeni kanun denilmiştir.
17 Şubat 1926’da TBMM, çıkardığı kanunla Türk Medeni Kanunu’nu kabul
etti. Kanun 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girdi.
Türk Medeni Kanunu’nun kabulü ile
1. Din, dil, ırk ve cinsiyet gözetmeksizin bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına kanun önünde eşitlik getirildi.
2. Türk kadını toplumsal hayatta her türlü sosyal haklara kavuştu.
3. Türk kadını çeşitli mesleklerde çalışma hakkı kazandı.
4. Tek eşlilik kuralı getirildi.
5. Kadınlara da boşanma hakkı verildi.
6. Evliliğin resmî nikah memuru huzurunda yapılması kabul edildi.
7. Kadınlara, mirastan eşit pay alma hakkı tanındı.
EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
3 Mart 1924’te TBMM, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu kabul etti. Bu kanuna göre Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün okulların programlarının ve eğitim sisteminin düzenlenmesi Millî Eğitim Bakanlığına bırakıldı.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile 1.Eğitim sistemi çağdaş, laik ve millî bireyler yetiştirecek şekilde düzenlendi
2. 11 Mart 1924’te medreselerin kapatılmasına karar verdi. Bu adım eğitimin laikleşmesi yönünde atılmış büyük bir adım oldu.
3. Azınlıklara ve yabancılara ait okullarda dinî ve siyasi propagandalar yasaklanmıştır.
4. Azınlıklara ve yabancılara ait okullarda Türkçe, tarih ve coğrafya derslerinin Türk öğretmenler tarafından verilmesi zorunluluğu getirildi.
ÖNEMİ: Tevhid-i Tedrisat Kanunu, eğitim sisteminde laik, millî, akla dayalı, bilimsel ve çağın sosyal ihtiyaçlarına göre düzenleme yapabilme imkânı tanıdığından Türk inkılabının en önemli adımlarından biri oldu.
HARF İNKILABI
Türk inkılabı sürecinde Mustafa Kemal, bütün Batı toplumlarının kullandığı
Latin harflerini, çağdaş dünyayla bütünleşmek için kullanılmasını uygunbuldu.
1 Kasım1928’de yeni harflerin kullanılması bir kanunla resmî hâle geldi. 3 Kasım
1928’de yürürlüğe giren kanunla bütün resmî yazışmaların yeni Türk harfleri ile yapılması yasal zorunluluk oldu.
Hatta Millet Mekteplerinin merkezlerine ulaşım imkânı bulamayan
yurttaşlar için gezici Millet Mektepleri oluşturuldu.
Bakanlar Kurulunun Ankara’da 11Kasım 1928’de yaptığı toplantıda
Mustafa Kemal Paşa’ya Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanı
layık görüldü. 24 Kasım 1928’de ise Mustafa Kemal Atatürk, Bakanlar
Kurulunun verdiği bu unvanı kabul etmiştir ve Atatürk’ün 100.
doğum günü olan 1981’den itibaren 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
TARİH ALANINDAKİ ÇALIŞMALAR
Atatürk’e göre, millî kültürün temelleri esas olarak millî tarihte aranmalıdır. Yeni Türk tarih görüşüne “Türk Tarih Tezi” denmiştir.
Türk Tarih Tezi, hanedan eksenli tarih yerine millet eksenli tarih yazımını esas almıştır.
Türk Tarih Heyeti “Türk Tarihinin Ana Hatları” adlı bilimsel eseri meydana getirmiştir. Ardından 15 Nisan 1931’de Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) kurulmuştur. Bu kurumun görevi, Türk tarihini bilimsel yöntemle incelemek, millî ve uluslararası kongrelerde Türk Tarih Tezi’ni açıklamaktır.
2 Temmuz 1932’de I.Türk Tarih Kongresi toplandı. Türk Tarih Tezi’i çalışmalarına süreklilik getirecek bilim insanı yetiştirmek için de 9 Ocak 1936’da Ankara’da Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi kuruldu.
DİL ALANINDAKİ ÇALIŞMALAR
Dil, millî kültürü kuşaktan kuşağa aktaran en güçlü araçtır. Osmanlı
Devleti’nin son dönemlerinde bu kopukluğu gidermek için aydınlar arasında dilin sadeleşmesine yönelik bir tartışma başlamıştı. 1911’de Selanik’te çıkarılan “GençKalemler” dergisi etrafında oplanan edebiyatçılar,Türkçenin sadeleştirilmesi konusunda bir çalışma başlatmışlarsa da bu çabaları halk arasındayaygınlık kazanamamıştı.
26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında, Atatürk’ün de katılımıyla I. Türk Dili Kurultayı toplandı. Hemen ardından 12 Ekim 1932’de Türk Dili Tektik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kuruldu. Bu kurumun kuruluş hedefi:
1. Türk dilinden yabancı kelimelerin atılmasıdır.
2. Aydınların dili ile halk dili arasındaki kopukluğun giderilmesidir.
3. Konuşma dili ile yazı dilinin birleştirilmesidir.
GÜNEŞ DİL TEORİSİ: Güneş Dil Teorisi, Türkçenin dünya dillerinin
kaynağı olduğunu savunan 1936’da ortaya atılmış bir dil bilim teorisidir. ÜNİVERSİTE REFORMU
Darülfünûn, Cumhuriyet öncesinde Batılı ölçütlerde kurulmuş yükseköğretim
kurumlarından biriydi. Darülfünûn, üç kez kapatılmış ancak 1900 yılından itibaren sürekli eğitime geçmişti. 1931 yılında Atatürk, Darülfünûnda yeni bir düzenleme yapılması kararınavardı.16 Ocak 1932’de Cenevre Üniversitesinden Türkiye’ye gelen Prof. Dr. Albert Malche (Albert Malke) bu konuda büyük katkılarda bulundu. 31 Mayıs 1932’de TBMM’de kabul edilen kanunla Darülfünûn kapandı ve 31Temmuz 1933 itibariyle İstanbul Üniversitesi kuruldu. 1925’te Ankara Hukuk Mektebi açıldı. 1936 yılında Dil ve Tarih, Coğrafya Mektebinin açıldı.
GÜZEL SANATLAR VE SPOR
1926’da açılan Gazi Eğitim Enstitiüsünde resim bölümü açılmıştır. 1928’de Osmanlı döneminden kalan Sanayi-i Nefise Mektebi, Güzel Sanatlar Akademisine dönüştürülerek çağdaş bir nitelik kazandırılmıştır. 1937’de İstanbul Resim ve Heykel Müzesi açılmıştır. Güzel Sanatlar Akademisine giremeyen Türk ressamlarından bir kısmı, Müstakil (Bağımsız) Ressamlar Birliğini kurmuşlardır.
İlk Atatürk heykeli, İstanbul’da Sarayburnu’na dikilmiştir. Yenigün gazetesinin açtığı kampanyanın sonucunda 1927’de Ankara’ya bir Zafer Anıtı yapılmıştır. 1928 yılında ise İstanbul Taksim Meydanı’nda,Taksim Cumhuriyet Anıtı açılmıştır. MÜZİK ALANINDA klasik Türk müziği yanında halk müziği araştırmaları ve çok sesli Batı müziği çalışmalarına yer verilmiştir. 1924’te Musiki Muallim Mektebi (Müzik Öğretmen Okulu) kurulmuştur. 1932’de Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası kurulmuş, 1934’te Millî Musiki Akademisi, 1936’da Ankara Konservatuvarı açılmıştır.Tiyatro alanındaysa Osmanlı döneminde faaliyet gösteren Darülbedayi,
1934’te çağın gereklerine göre İstanbul Şehir Tiyatrosuna dönüştü.